Samael / Necrophagist / Orphaned Land 2006

Deli Kasap için yazıldı:

Samael ve Necrophagist üzeri biraz Orphaned Land yazısı (ne menem bir şeyse)

Huyum kurusun, yine yazmak için ancak oturabildim klavyenin başına. Niye tazeyken yazmam ki sanki? Ha, konudan bahsetmedim daha – Samael ve Necrophagist muhabbetleri anlatacağım biraz. E başlayalım bakalım hatırladığım kadarıyla.
Samael’i ilk geldiklerinde izlemiş biri ve aynı zamanda büyük fanları olarak bu ikinci konser için çok heyecanlıydım. Ne de olsa ilkinde tarifsiz sıcaktan dolayı geçirmekte olduğumuz havaleler arasında ne algılayabildiysek onunla yetinmiştik.
Esasen grubun rehberi olma olasılığım vardı ama bir takım kişisel sebepler buna engel oldu. Bunu henüz tam olarak kesinleştirmemişken imza gününün olacağı Mephisto’ya gittim. Orada durumu belirledik, ben de biraz takılmak için yukarı çıktım.
Daha önce kısaca tanıştığımız Necrophagist elemanları yemek sonrası muhabbetteydiler. Karşılarındaki bir masada çok sevdiğim bir öğrencim – ki kendisi delicesine fanlarıdır – oturuyordu. “Hocam, inanamıyorum, karşımda Muhammed Suiçmez oturuyo yaaa!” gibi bir replik karşısında ben de “Eh resminizi çekeyim istersen?” dedim, “Yapar mısınız? Süper olur!!” deyince de Muhammed’e gittim, böyleyken böyle dedim, o da kalktı resimler çekildi ve derken biz bir hayli uzun bir muhabbete daldık öyle ayaküstü.
Hatırladıklarımdan bahsetmek gerekirse, doğma otuz yaşına gelme Almanya’lıymış, “Türkçen çok iyiymiş ona rağmen” dedim. Sonra biraz Almanca’ya döndük. Ailesi aslen Trabzon’luymuş, “Hmm” dedim, “sarışın mavi gözlülük oradan demek, gerçek bir Karadeniz genci!”. Güldük daha birsürü şeye. O arada davulcunun ayrılacağını ve kendisinin Amerika’ya gidip grubu orada devam ettirmeyi düşündüğünü söyledi. Fakat daha sonra konuşmaya devam etmek üzere ayrıldık.
Yukarıya gelip yerleşen Samael’deydi bu sefer sıra. Henüz imza faslı başlamadan yanlarına gidip “Bunu hatırladın mı?” diyerek Masmiseim’in önüne 1998’de çekilmiş patlak kaşlı fotoğrafını koydum. Gelenler hatırlar, sahnede kudurmadığı an bulunmayan Mas, o konserde headbang yaparken kafayı bas gitarına bir koydu ki kaşı yarıldı ama kanlar içinde çalmaya ve azmaya devam etti, ta ki konser sonrası pansuman yaptırana kadar! İşte o pansumanıyla beraber eheheee diye sırıttığı fotoğrafımızı görünce grubun tamamı bir dumur anı yaşadı, sonra hep beraber yarıldılar. Benim hafif soğuk olarak hatırladığım Vorph bile yerlere yattı ve Xy hemen cep telefonunu çıkarıp fotoğrafın fotoğrafını çekti “Bunu belgelemeliyim!” diyerek. Kendileriyle aktüel bir fotoğraf çekilip Reign of Light’ı imzalattım, sonra da kısacık bir soru-cevap için söz alıp ayrıldım mekandan.
Biz giderken Katatonia gelmişti mekana, Mephisto bir anda saçma derecede dünyanın her yanından metal müzisyeniyle dolmuş oldu. Garipmiş.
Sonracıma konserden bahsedelim kısaca. (Bu arada ful hastayım, saçma sapan yazıyorsam, ki yazıyorum, idare edin). Konser daha başlamadan gayet hasta olan (O da mı? Evet!) Metehan ile (Mert Çakır olanı) balkonda oturuyorduk ki Muhammed geldi yanımıza. Önceki günden tanıdığı için gayet sıcak yaklaştı, direk muhabbete girdi. Biraz ondan bundan sohbet ettikten sonra konu gruba geldi. Bir Türk olarak grupta hiç kültürel farklardan dolayı sorun yaşayıp yaşamadığını sordum. “Yaşamıyorum çünkü hepsini ben gruba alıp çıkarıyorum, dolayısıyla zaten benim dediğim olur her zaman” dedi. Bu arada Cannibal Corpse ile çıkacakları turneden dolayı heyecanlı ve mutluydu. Günde kaç saat çalıştığını sorduğumda ise “Sıfır” dedi, “o konuda tam bir tembel Türk’üm” diye ekledi. E oha, adam doğuştan yetenek işte. Türk gruplarının yurtdışı piyasasında isterlerse gayet başarılı olabileceklerinden bahsederken Eternal Gray grubunun gitaristi geldi, arkadaşıymış, tanıştırdı. Sodom’un altında çalacaklarmış Kasım’da. (Bu arada onların alt grup olma olayı patladı galiba, neyse…) Beraberce sohbete devam ettik, hoşbeş falan, sonra da konser başladı.
Bir baktık ki Muhammed gayet iki dakika önce bizimle takılırkenki kıyafetiyle – kot ve gömlek – sahnede. “Tom Kruyz metal” gitarını doğduğuna pişman ederken ben esas davulcuya kitlendim uzunca bir süre. Önceden Mercyful Fate tişörtüyle aklımı almışken şimdi sanki dünyanın en basit işini yaparmışçasına davulunu işliyordu. Pille çalışıyordu velet, ya da arkadan kurmalıydı, ama insan olmadığı kesindi. Kimsenin kafa sallamaya cesaret etmediğini görüyorduk yukarıdan – yoksa o kadar hızlı sallıyorlardı ki duruyor gibi mi gözüküyorlardı? İşte bu gibi sorularla beyin jimnastiği yaparken bir taraftan da Muhammed’in tekrar tekrar kullandığı “önümüzdeki parça” lafına kopuyorduk.
Derken Orphaned Land kankalar geldi balkona. Hastasıyım samimiyetlerinin ve komplekssiz hallerinin. Daha ben onların farkına varmamışken onlar beni gördü ve her biri direk geldi sarıldı, selamlaştı, “Seni yeniden görmek çok güzel!” diyerek “naaptın nettin bu arada” muhabbetine girdi. Sonra birlikte Necro izlemeye devam ettik. Gerçekten müthiştiler ve onları izlerken “Hadi leeennn!!!”, “Yuh!! Allah belanı vermesin!”, “Oha hayvan!!!!” gibi beğeni sözcükleri havada uçuştu.
Herkes gibi biz de Necro’nun etkisiyle afal olmuştuk. Ama Orphaned Land’deydi sıra ve bitmek bilmeyen (harbi çok uzattılar) bir “lets parti egeyynnn” faslı başladı. Yine Estarabim söylendi, yine dansöz çıktı falan elbette. Dansözü herkes çok kilolu bilmemne diye beğenmedi ama bence (bir metal konserinde dansözün zaten işi ne sorusunu bir kenara bırakırsak) gayet de dans edebiliyordu yahu, bana mı öyle geldi ya da? Neyse, konumuz bu değil , ben konser anlatmıyorum ki burada.
Ben esas şunu anlatıcam. Orphaned sahnedeyken Vorph’un yanına sahne arkasına gittim. “Çok kısa bir röportaj için söz vermiştin” dedim, tamam hemen yapalım dedi. Buyurun, özeti aşşaada:

Vorph, ’98 konseriyle ilgili neler hatırliyorsun? Dün size bazı resimler gösterdim, belki anılar tazelenmiştir biraz. Ne kadar sıcak olduğunu hatırlıyor musun örneğin?

Bunu kesinlikle hatırlıyorum!!! Berbattı gerçekten!

Peki bazı dinleyicilerin Samael karşıtı sloganları aklında mı?
Hayır onları hatırlamıyorum. Belki de anlamadığımdandır. :) Ama aslında bu sloganlar benim açımdan iyi bir şey. Problem yok yani.

Ne bakımdan?

Yani bize tepki geliyor olması – ne şekilde olursa olsun – iyi bir şey. Ama zaten o konser bizim şovumuz değildi hatırladığım kadarıyla…

E tabii, bu gece öyle bir şey olmaz…

Umarım, hahaha!

Müziğiniz her zaman çok deneysel oldu. Black metal ile başlayıp gitgide daha elektronik denemelerle devam ettiniz. İleride daha başka müzikal janr’lara dalmaya niyetiniz var mı?

Sanmıyorum…yeni albüm kayıtları neredeyse tamamlandığı için en azından bunun tam olarak neye benzeyeceğini biliyoruz tabii, ama ileride de bizim için önemli olan yeni şeyler denemektense şu an yaptığımız şeyin en iyisini yapmaya devam etmek olacaktır. Bu sefer nerede durduğumuzu biliyoruz denilebilir ve bunu geliştirmek daha önemli yeni deneyler yapmaktansa.

Farklı enstrümanlar denemek konusunda ne diyebilirsin peki?

Sürekli olacak enstrümanlar mı?

Hayır, sadece geçici olarak demek istemiştim.

Hmmm, olabilir belki, yani Reign of Light’ta bir sitar kullandık, belki yeni albümde yine bir şarkıda kullanacağız ama bilmem…belki deneyebiliriz yine bir şeyler ama pek özel ve farklı başka bir enstrüman kullanmayacağız herhalde ileride de.

Samael’in şu ana kadarki diskografisine baktığımızda her şey karanlıkla başlıyor adeta - “Baphomet’e tapmaktan”, “isyan”lardan (Rebellion), yani bütün bu karanlık ve olumsuz şeylerden bir “Passage”’e doğru yol alıyoruz, ve onu geçtikten sonra sanki aydınlığa, “Reign of Light”a ulaşıyoruz, ki burada tek bir dünya’dan ve biraz olsun daha ümit verici şeylerden bahsediliyor…Bir çember tamamlandı adeta, sanki bir yolculuğu bitirdik gibi. Yolculuğumuz tamamlandı mı sence?

Bilemiyorum…Yani aslında olaya 2 triloji olarak bakabiliriz…Worship Him, Blood Ritual ve Ceremony of Opposites ilki, Passage, Eternal ve Reign of Light ikinci üçleme olarak görülebilir. Ama bu özellikle yaptığımız bir şey değildi, oldu sadece…

Büyüdüğünüz, olgunlaştığınız için olmuş olabilir mi?

Umarım büyümüşümdür! Hahaha…

Peki fikirlerinde değişiklikler oldu mu büyürken?

Pek fikir sahibi olmadım ki hiçbir zaman! Halen daha fazlaca fikir sahibi değilimdir. Ama sürekli yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorum tek bir şeye takılıp kalmaktansa.

Aptal bir soru sormak istiyorum izninle. Buradaki bazı insanlar sizi ısrarla Nazi sempatizanı bir grup olarak görüyor. Buna ne demek istersin?

Hmmm, bu bizim için hiç de iyi değil…ama hey, bunun sorumlusu da biz olamayız. Aslında ben bunu söyleyen kimseye rastlamadım da.

Gelip suratına söylemezler, ben çok rastladım ama. Neyse, çok teşekkür ederim Vorph bu kısa söyleşi için. Ne yazık ki daha fazla kalamayacağım…

Gerçekten çok kısaydı, ama çok güzeldi!

Son sözlerin var mı şovdan önce?

Klasik işte, umarım insanlar eğlenir ve iyi bir şov olur, blah blah, hahahaha…



Ve işte ben daha sorulabilecek yüzlerce şey varken, kendisine off-the-record anlattığım gitme sebebimi açıkladıktan sonra odasını terk etmeye hazırlanıyordum ki içeriye Emre (Alkoç) geldi. İlk konserin organizasyonunu yapmıştı zamanında, biz de Vorph’a sorduk onu hatırlıyor mu diye, bunun üzerine biraz daha sohbet döndü (çok şeker ve çok güleryüzlüydü tüm zamanlarda, hatta ona “Peki beni hatılıyor musun, şöyle hayranım sana, böyle seviom falan demiştim çekingen çekingen” muhabbeti yaptım, çok güldük) ve sonra iyi bir konser dileyip ayrıldık odadan. Orada duran Muhammed’le son bir-iki laf ettikten sonra da yerime döndüm.
İşte, çok uzuuun bir Orphaned Land set’inden sonra (iki saat!!!) sonunda gecenin benim için en önemli anı gelip çatmıştı ve nihayet Samael sahnede yerini aldı. O saatten sonra balkonda kalmama olanak yoktu, ne yapıp edip Vorph’un dizinin dibinde yerimi aldım. Uzun zamandır konserlerde çok da fazla azmayan ya da ses düzeninin berbatlığından zaten içinden hiçbirşey gelmeyen ben, muhteşem Vorph’un karizması, durmak nedir bilmeyen Masmiseim’in ve davulu/klavyesi başında sürekli kafa sallayan Xy karşısında duramazdım artık – ki zaten ses de süperdi bu sefer! Ve su gibi akan zamanda bir saniye bile durmadım, duramadım, normalde nosnormal bir adam olan ama sahnede bambaşka ve inanılmaz güzellikteki yaratık Vorph’u ve müziğini yaşayan beden dilini seyretmek için hariç. Bu adam, bu grup, gerçekten müzik sanatı nedir ve nasıl bir ses, duruş, imaj bütünlüğünden beslenir, ders verdiler adeta yine.
Konserin sonuna çok az insan kalmıştı, gerçek fanlar göze alabilmişti ancak o saate kadar durmayı, ama atmosfer inanılmazdı. Sanırım oradaki herkes benim gibi yorgun ama tam anlamıyla tatmin olmuş bir şekilde ayrılmıştır Yeni Melek’ten o gece. Bunun için emeği geçenlere buradan da tekrar teşekkür etmek isterim. En unutulmaz konserler arasında çoktan yerini aldı o gece.

Seyda “Abigail” Babaoğlu


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Megadeth'in ilk İstanbul konseri

Rock the Nations Festival I

TANKARD Konseri, 12 Şubat 2011