Corrosion of Conformity - Bir aşk yazısı!

Ocak 2008 Yüxexes dergisinin Headbang eki için kaleme alındı:

Corrosion of Conformity

Yaklaşık 15 yıldır bu grup hakkında bir yazı yazmak istemişimdir, fakat kısmet bugüneymiş. Aslında bilinçli bir seçimdi de bu. Çok sevdiğiniz grubun “piyasa” olmasını istememe duygusunu bilir misiniz? Tabiiki bilirsiniz! İşte sebep tamamen buydu aslında. Ama son zamanlarda baktım ki şahane grubumuz Solid’in (Catafalque ve Soul Sacrifice elemanlarından kurulu all-star oluşum) performanslarını izleyen kişilerin arasında benim dışımda en fazla iki kişi COC, Down filan biliyor, ben de bu sayıyı üç’e çıkarmaya karar verdim.:P

Doksanların başına geri gidelim. Bir gece Beavis ve Butthead yine her zaman yaptıkları gibi oradan oraya zaplarken bir kanalda durdular. “Uh-huh-huh-huh…cool!” dedikleri klip daha önce hiç adını duymadığım fakat adını anında beynime not ettiğim Corrosion of Conformity’nin Dance of the Dead şarkısıydı. Çarpılmıştım! Bu geceden sonra vazgeçmeyeceğim ve top listemde her zaman ilk sıralarda yer alacak bir grup olmuştu benim için COC.

“İyi de tür ne? Seyda n’olur anlat bize!” dediğiniz duyar gibiyim. Durun yahu bi sabredin! 1982’de, Kuzey Carolina’nin Raleigh kentinde Reed Mullin (davul), Woody Weatherman (gitar) ve Mike Dean (bas-vokal) tarafından kurulan grup başlangıçta hardcore crossover olarak nitelendiriliyordu. Zaman içerisinde birçok eleman değişikliği yaşandı. Eye for an Eye (1984)’dan sonra Animosity (1986) daha ziyade metal crossover bir stile sahipti, ama hardcore ve punk etkisinden gelen ideallerinden ve agresifliğinden ödün vermemişti. Technocracy (1987) albümünden sonra Mike Dean ve o dönemki vokalist Simon Bob gruptan ayrıldılar. Vokal görevini üstlenecek olan Karl Agell ile birlikte Pepper Keenan (gitar-vokal) ve Phil Swisher (bas) girdiler gruba. Derken DRI ve Danzig ile tura çıkılır ve 1991’de Blind albümü piyasaya çıkar. Bu artık daha yavaş, daha melodik bir albüm olmakla birlikte son derece “heavy” bir albümdür.

Sosyal, politik ve ekolojik konularla ilgilenen gruptan Agell ve Swisher’ın ayrılmasıyla birlikte Mike Dean döner ve Pepper nihayet vokale geçer. Artık hardcore köklerinden daha da fazla uzaklaşan grubun müziğine southern rock groove’ları hakim olmaya başlamıştır ve 1994 tarihli Deliverance albümü önceki albümlerden çok daha farklı bir çizgide olur. Wiseblood (1996) ile hardcore etkisi iyiden iyiye kaybolmaya ve heavy rock çizgisi ağırlık kazanmaya devam eder. 2000 tarihli America’s Volume Dealer’da Allman Brothers gibi grupların etkisi görülmektedir. Live Volume (2001)’da Reed Mullin yerine Jimmy Bower davula geçer.

In the Arms of God (2005) grubun en son çıkardığı stüdyo albümü olmakta ve Black Sabbath’ hatırlatan groove’lar olsun, güneyli doom’sal havalar olsun, yine COC’den beklediğimiz tüm tatları kendi tarzlarında bir araya getirmeyi olağanüstü bir güzellikle başarmaktadır.

Grubun müthiş frontman’i Pepper Keenan aynı zamanda Down grubunda Phil Anselmo (Pantera), Kirk Windstein (Crowbar), Rex Brown (Pantera)ve Jimmy Bower (COC, Eyehategod, Superjoint Ritual vb.) ile birlikte damar çeperlerinizin içine işleyen müzikler icra etmeye devam ediyor.

Pepper’dan biraz daha bahsetmek gerekir burada. Bu iflah olmaz Southern ve Stoner Metal neferinin James Hetfield’in kankası olduğunu, Metallica’nın basçı aradığı dönemde kendisinin de gidip başvurduğunu biliyor muydunuz? Metallica’nın “Some Kind of Monster” DVD’sinde bunu izleyebilme şansınız var. Hetfield’in de Wiseblood albümünde konuk vokalist olarak görev almışlığı var. 1997 yılında ise Pepper, Metallica’nın Garage Inc. albümünde Lynyrd Skynyrd cover’ı Tuesday’s Gone’da yer alır.

Keenan müzisyenliğin yanı sıra bir bar işletmecisi de, fakat sahip olduğu bar 2005 yılında Katrina kasırgası tarafından büyük ölçüde yerle bir edilen New Orleans’da yer aldığından son yıllar oldukça zor geçmiş. Suç oranının ciddi ölçülere ulaştığı bölgeyi terk etmeyi yine de düşünmüyor baba. Onun yerine yaşadığı yeri, orada kalmayı seçmiş olan az sayıda inatçı ruhla beraber yeniden eski günlerine döndürmek için elinden geleni yapmaya devam ediyor ve bu süre zarfında yaşadıkları tüm olumsuzluklarla müzik kanalı ile başa çıkmayı yeğliyor. Örneğin tam da Motörhead’in alt grubu olarak Avrupa turnesine çıkacaklarken kasırga çıkar ve bir hafta sonra Pepper kendini bir çiftlikte bir at römork’unda yaşarken bulur. Lemmy’i arayıp turneyi iptal etmek hayatında yapmak zorunda kaldığı en zor şeylerden biri olur.

Burada ek bilgi olarak Down’un son albümü “Down III: Over the Under”da sadece kasırganın etkilerini değil, Phil Anselmo’nun yaşadığı ciddi sağlık travmalarının etkilerini de, Dimebag’in ölümü üzerine söyleyeceklerini de bulacağınızı belirtelim. Ancak hayatınızda duyup duyacağınız belki de en karanlık albümü bekleyecekken grubun amacı tam tersine bu albümü olabildiğince olumlu bir havada tutmak olmuş, kötülükleri geride bırakmak adına. Bu aralar Pepper hala Down ile ilgili olduğundan yakın zamanda ufukta yeni bir COC albümü görünmüyor, ancak zaman/dönem/trend gibi kavramlara bağlı olmayan bir müzik yapan COC’nin eskilerini dinlemekten bıkmayacağınız için bunun bir sorun da teşkil ettiğini söyleyemeyiz.

Toparlayalım o halde: ruhunuzu teslim etmek isteyeceğiniz gruplar arıyorsanız Southern ve Stoner Rock’u, bunların içinden de COC’yi - ve elbette Down’u - es geçmeyin. Bir kere hayatınıza girmelerine izin verdiniz mi bir daha asla çıkarmayacağınızı garanti ediyorum.

Seyda “Abigail” Babaoğlu

Not: COC’yi 1995 yılında Londra’daki Brixton Academy’de Megadeth’in alt grubu olarak izleme fırsatını bulan ben hala daha bununla sevgili eşime hava atmaktayım:)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Megadeth'in ilk İstanbul konseri

Rock the Nations Festival I

Manowar Konseri 2005