Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Okuma bunu boşuna

Resim
Erken çıktığım pazartesilerden biri. Okul bitmiş, keyfim yerinde, ev yolunu tutuyorum. Öğlen sıcağının tadını çıkaran kedilerin, sandaletli turistlerin ve müzik dükkanlarının yanından geçerek İstiklal’e ulaşıyorum ve Taksim meydanına doğru olağan ve bilindik yolculuğuma başlıyorum. Alman kitabevinin sahibi Thomas ile selamlaşıp devam ediyorum yürümeye. Ne kadar değişti buralar 1983 yılında Türkiye’ye geldiğimden beri diye düşünmeden edemiyorum. O zamanlar daha burası trafiğe açıktı, daracık kaldırımlardan düşe kalka ilerlerdik meydana doğru. Arada BAB cafe’de hamburger yemek için durulurdu mutlaka, içerisindeki music box ile çok “in” bir mekan olmuştu biz liseliler için. Vay be, ne günlerdi…Ardından trafiğe kapandı İstiklal Caddesi. Ne güzeldi ağaçlı hali. Sonra ağaçlar kesildi, çıplak kaldı. Tramvay geldi ardından. Ne çok değişiyor her şey, ne kadar da sık… Hah, Robinson Crusoe! Uğramamak olmaz. Hemen şu Germania ve Asterix: Uygarlığın Işıkları kitapları alınsın, yazın okun

Just Another Day On Planet Metal

Resim
Müzik setinde dönmekte olan CD’de şu an Bhayanak Maut adlı Hintli öküz metal grubu çalmakta. Hindistan’dan böyle bir müziğin çıkabileceğine inanamamam herhalde Amerika yahut Avrupa tayfasının Türkiye’den Metal duydukları zamanki duygu ve düşüncelere benziyor. Bazen uçsuz bucaksız zannettiğimiz dünyamızın aslında ne kadar küçük olduğunu, birbirimize ne kadar benzediğimizi anladığımız zaman (bkz. her ülkede, her şart altında metale gönül vermiş insanların bulunması), ya da aslında hepimizin bir şekilde bağlantılı olduğunu anladığımız zaman fark ediyoruz (bkz Kevin Bacon oyunu). Ya da bir idol öldüğü zaman tüm dünyadan yükselen üzüntü dalgasına kapıldığımızda. Ronnie James Dio’yu kaybettiğimiz için dünya metal kitlesi olarak aynı üzüntüyü hissetmiyor muyuz? Amerika’daki Lars da üzülüyor, Almanya’daki Schmier de, Türkiye’deki ben de, muhtemelen Vietnam’daki Black Infinity elemanı da… Bazılarımız bu gezegenden göçerken – ya da sadece form değiştirirken? – Planet Metal’de bir gün daha ya

Öylesine

Resim
Bugün işten erken çıktım. Hava da güzeldi, dedim ki eve gitmek için servisi beklemeyeyim. Tünel tarafından Bostancı tarafına yolculuğum İstiklal’den geçerek başladı her zaman olduğu gibi. Fakat şu eve varmış olduğum an yol boyunca aklımdan geçmiş olan birkaç şeyi yazasım var. Nedeni yok, sadece parmaklarımın ucu karıncalandı. Bir mezun kızımıza rastladım yolda. Okul hiç ona göre bir okul değildi, çok zorlanıyordu, ama şimdi bakıyorum yolunu gayet güzel çizmiş, başarıyla yürütüyor işini. Çok sevindim. Bütün gençlerin yolu açık olsun bu zorlu ortamda. İstiklal’den çok sıkıldığımı bir kez daha fark ettim. Her ne kadar onca çeşit insan ile çok neşeli ve kozmopolit bir ortam olsa da, artık sanırım çarpışmamak için devamlı manevra yapmaktan sıkılmışım, rahatça yürünebilecek, kalabalığın ancak İstiklal’in yarısı kadar olduğu bir cadde istiyorum. Ayrıca kaldırım taşlarına bakmak istemiyorum. Zamanında eşek yüküyle para harcanmış yollar

Huzur içinde yat DIO!...

16 Mayıs 2010 akşamı itibarıyla öğrenmiş bulunuyoruz ki Ronnie James Dio efsanesi hayata gözlerini kapamış. Heavy Metal dünyası bir baba’sını kaybetti, hepimizin başı sağolsun. İçime nasıl koca bir kaya ağırlığı çöktü anlatamam. 67 yaş hiçbirşey değil onun gibi bir insan için…Hayat dolu, dünya iyisi bir adamdı. Onu tanımış olmanın haklı gururunu yaşıyorum (bkz. Rock the Nations Festival I başlıklı yazım) içimin kan ağladığı şu dakikalarda. Küçük dev insan, her mosh çektiğimizde seni anacağız. R.I.P.

Anathema, 7 Mayıs 2010

Resim
Ne bitmez sevgiymiş bu kardeşim! Türk milletinin Anathema aşkı nasıl bir fenomendir, bunun sosyolojik incelemesi yapılmadı mı hala? Biri bana burada neler olduğunu açıklasın!! Maslak Venue Anathema fanları ile dolup taşan mekanlar listesine eklendi Cuma günü. Aslında isteksizce gitmiştim. "En sevdiğim, eski albümlerden çalmıyorlar ki, eski tadı vermiyor ki, yeni parçaları bilmiyorum ki, üff zaten şimdi önce eve git, sonra yine giyin çık, konser boyunca dur, sıkıl, yorul, amaaaan" derken kendimi Metehan'ıma eşlik etmek uğruna evden dışarı sürüklerken buldum. Uzun zamandır kocamla kendisinin aylardır süregelen Rock n' Dark jürilik görevi yüzünden doğru düzgün görüşemezken, beraber bir etkinliğe katılamazken, bu fırsat tepilmezdi elbette. Böylece nihayet olması gerekene döndük, karı-koca ayrı ayrı değil, birlikte bir konsere gittik. Bizi mekanın önünde beraber bira içip muhabbet ederken gören Mert (Yıldız) ve Murat (Arda) kankalardan aldığımız tepki de bu yöndeydi - &quo

Hic Et Nunc

Resim
Belenos adına! 07 BEG, sana ne kadar teşekkür etsem az. The Picture of Dorian Gray, senin de devamlı karşıma çıkarak anlatmaya çalıştığın şey belli, çok da haklısın. Hic et nunc. Here and now. Şimdi ve burada. ...yaşıyorsun. Tadını çıkar. Gerekeni yap. Erteleme.Fakat unutma ki şu anki "şimdi ve burada"nı nasıl yaşarsan, yarının da ona göre şekillenecek. Mesela şimdi gidip güzel bir yemek yaparsam, yarınki Anathema konseri için gerekli ayakta kalma enerjisini sağlayacak besinin bir bölümünü alabiliriz karı-koca. O halde doğru hareket bu olacak. Özlü sözlerden de bir anda sığlığın zirvesine çıkabilirim ışık hızını geçerek! Baybay!

Saçma sanal işler!

Resim
İçinde yaşadığımız uğursuz internet çağı ne fena şeydir Yarabbim! Fitne, fesat, ahlaksızlığın her türlüsü, her şey – sanki içinde yaşadığımız uğursuz şehir ve onun içinde hareket ettiğimiz uğursuz camia yetmezmiş gibi – sadece bir klik kadar uzak. Bu pis şehirde etraf aç köpekler, leş bekleyen akbabalar, ikiyüzlü çakallarla doluyken, sanal alemin anonimliği ve kolaylığı fena halde işlerine geliyor böylelerinin. İstesen de uzak duramadığın bir lanet bu – zira her arkadaşın, eşin, ailen, herkes bir şekilde bir takım sosyal sitelere üyeyken onlarla düzenli ve kolay kontak kurabilmek adına bir bakıyorsun ki sen de kapılmış gitmişsin 0’larla 1’lerin uçuştuğu ortama. Eğlenceli de üstelik! ”Outsider” kalmamak adına ödenen bedel çok büyük oysa ki. İnsan kibirli bir varlık. “Dur şu fotoğrafta güzel çıkmışım, bunu koyayım” derken, beğenmediği fotoğraftaki etiketini kaldırırken, kendini tanıtacak cümleler ararken bir bakmışsın ki haberleşeyim derken kendi kendini sahneler olmuşsun. Ki