Fan Dediğin: King Diamond sevgisi
Yüxexes dergisinin Eylül 2006 sayısında, "Fan Dediğin" sayfasında yayınlanmıştır:
Allahım yaş kaç olmuş, nelerle uğraşıyoruz, akıl fikir ihsan eyle diyerek söze giriyorum hemen! :)
1990 yılında cızırtılı, berbat kayıtlı bir çekim kasetten ilk aktı kulağıma o müthiş falsetto vokal, ve ilk notada aşktı bu. O andan sonra King Diamond ve Mercyful Fate müzik zevki piramidimin en tepesine oturdu bir daha asla inmemecesine. Vokali, makyajı, kelime oyunları, tartışılmayacak kalitedeki müzikal altyapısı, konsept olsun olmasın anlattığı hikayelerle gerçek hayatın rutin işleyişinden bir kaçış sağlaması…hangi birini sayayım? Zaten tam olarak anlatmanız mümkün değildir bir aşkı. Biz onun yerine sonuçlarına bakalım.
O yıllarda konserlere giydiğim kendi el yapımım olan beyaz King tişörtümle anarlarmış insanlar beni, tanışınca anlattılar (sonra birsürü KD/MF tişörtü daha yaptım). King olayımın doruk noktası ise onunla ve grupla 2001 yılında rehberleri olarak geçirdiğim iki gündür. Bunun detaylarını merak edenler www.kingdiamond.net sitesinde “Abigail’in konser günlüğü”nü okuyabilirler. Dergilere eskiden Seyda Peker, sonra da Seyda Babaoğlu olarak yazarken nasıl olup da Seyda “Abigail” Babaoğlu’na dönüştüğümün, yani nick’imi nasıl aldığımın cevabını da orada vermişim. “Abigail" sanal alemde zaten bir şeklinde benimle heryerde. Ya gerçek hayat? Davulcu Matt Thompson çok iyi arkadaşım örneğin. Onun dışında evimin her yerinde çeşitli King eşyalarının (buzdolabı magnetine kadar) bulunması yetmezmiş gibi araba koltuğuma da King tişörtü giydirdim, eh, rehberliğini yaptığım her gruba da mutlaka King muhabbeti açmam gelenek oldu artık. Lirikleri ve müziğini didik didik bildiğimi, tüm albümlerine orijinal baskı ve remastered olarak çifter çifter sahip olduğumu, yan projelerin, tribute’ların, best of’ların hepsini de arşive eklediğimi söylememe gerek yok herhalde. Bir tek vinyl alımına girmedim henüz, ama onun da sırası gelecek, arşivciliğin sonu yok.:)
(Ya öff, 250 kelimeyle sevgi mi anlatılırmış, bak olmadı işte.)
Allahım yaş kaç olmuş, nelerle uğraşıyoruz, akıl fikir ihsan eyle diyerek söze giriyorum hemen! :)
1990 yılında cızırtılı, berbat kayıtlı bir çekim kasetten ilk aktı kulağıma o müthiş falsetto vokal, ve ilk notada aşktı bu. O andan sonra King Diamond ve Mercyful Fate müzik zevki piramidimin en tepesine oturdu bir daha asla inmemecesine. Vokali, makyajı, kelime oyunları, tartışılmayacak kalitedeki müzikal altyapısı, konsept olsun olmasın anlattığı hikayelerle gerçek hayatın rutin işleyişinden bir kaçış sağlaması…hangi birini sayayım? Zaten tam olarak anlatmanız mümkün değildir bir aşkı. Biz onun yerine sonuçlarına bakalım.
O yıllarda konserlere giydiğim kendi el yapımım olan beyaz King tişörtümle anarlarmış insanlar beni, tanışınca anlattılar (sonra birsürü KD/MF tişörtü daha yaptım). King olayımın doruk noktası ise onunla ve grupla 2001 yılında rehberleri olarak geçirdiğim iki gündür. Bunun detaylarını merak edenler www.kingdiamond.net sitesinde “Abigail’in konser günlüğü”nü okuyabilirler. Dergilere eskiden Seyda Peker, sonra da Seyda Babaoğlu olarak yazarken nasıl olup da Seyda “Abigail” Babaoğlu’na dönüştüğümün, yani nick’imi nasıl aldığımın cevabını da orada vermişim. “Abigail" sanal alemde zaten bir şeklinde benimle heryerde. Ya gerçek hayat? Davulcu Matt Thompson çok iyi arkadaşım örneğin. Onun dışında evimin her yerinde çeşitli King eşyalarının (buzdolabı magnetine kadar) bulunması yetmezmiş gibi araba koltuğuma da King tişörtü giydirdim, eh, rehberliğini yaptığım her gruba da mutlaka King muhabbeti açmam gelenek oldu artık. Lirikleri ve müziğini didik didik bildiğimi, tüm albümlerine orijinal baskı ve remastered olarak çifter çifter sahip olduğumu, yan projelerin, tribute’ların, best of’ların hepsini de arşive eklediğimi söylememe gerek yok herhalde. Bir tek vinyl alımına girmedim henüz, ama onun da sırası gelecek, arşivciliğin sonu yok.:)
(Ya öff, 250 kelimeyle sevgi mi anlatılırmış, bak olmadı işte.)
Yorumlar
Yorum Gönder